Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

23 Şubat 2014 Pazar

Bu Dikta Yasalarının Anlamı Ne?

Yanıtı doğru verirsek önümüzdeki 1,5 yılın siyasi tercihlerini şimdiden görürüz! 
Neden RTE ülkeyi tek adamın dikta rejimine sokacak yasaları birbirardına çıkartıyor? 
Acil yanıt, RTE diyor ki: Bana anayasal başkanlık vermiyorsunuz.. Ben de bu başkanlığı yasalarla kendime veririm ve başbakanlık adaylığımla genel seçimlere giderim...
Şimdi bu yargıyı doğuran ayrıntılara bakalım:
a)    İnternet’i tamamen devletin (yani RTE’nin) kontrolü altına alan yasa.. RTE ve iktidarı, İnternette bundan sonra gündeme gelebilecek her türlü yolsuzluk ve rüşvet haberlerini yokedecek. Çünkü, bunların ruhlarını bilen Cemaat ile henüz kesin kapışmayı tamamlamadılar..
b)   HSYK’yı tamamen denetimleri altına aldılar. İstedikleri hakimleri istedikleri davaya atayacaklar.. Yargı, RTE iktidardına çalışacak. RTE’ye göre bütün yolsuzluk ve rüşvet olayları uydurulmuş darbe.. Bakanlara kol-kanat geriyor.
c)   Evet, Özel Yetkili Mahkemeler kaldırıldı. Ama, iktidar HSYK eliyle, istediği ağır ceza mahkemesini kendi özel yetkili mahkemesi olarak kullanabilecek..
d)   Tabii MİT yasa tasarısı. MİT’e yasaların üzerinde yetkiler tanınıyor. MİT akla gelebilecek her türlü belgeye bilgiye ulaşabilecek. Bunlara bankalar, finans kuruluşları, tapu ve vergi daireleri, özel şirketler, dernekler, sendikalar, siyasi partiler.. MİT gazetelere isterse baskın yapabilecek ve saklandığını düşündüğü bilgi kaynaklarına ulaşabilecek, askeri bilgiler bile MİT’ten saklanamayacak.. Herkesin kişisel bilgileri MİT’te olacak.. Daha neler.. Yani RTE, MİT ile birlikte ülkeyi yönetecek.. Koyu bir dikta hevesi..
***
Gelelim başlıktaki soruya.. Sosyal medyada üç gün önce paylaştığım mesajımda dedim ki: 
Bu yasa ve yasa tasarıları gösteriyor ki, RTE, Cumhurbaşkanlığına adaylıktan vazgeçti.. Üç dönem milletvekili olanların yeniden aday olma yasağını kaldıracak. Başbakanlığa aday olarak seçimlere girecek, bu yasalarla da, ülkeyi adeta diktatör olarak yönetecek..
Burada, RTE’nin niyetini ortaya çıkartan çok önemli bir soru şudur: 
RTE, Ağustos’ta Cumhurbaşkanlığı seçimine 6 ay kalmışken, neden bu yasaları çıkartıyor? Bu yasaların hepsi bir başbakana diktatoryel yetkiler veriyor, Cumhurbaşkanına değil. O halde kendisi Cumhurbaşkanlığına aday olmayacak.. Gül’e Cumhurbaşkanlığı koltuğunu bırakacak ve böylece aralarındaki sorunu çözecek, parti tüzüğündeki 3 dönem yasağını da kaldıracak, genel seçimlere Başbakan adayı olarak girecek..
RTE, önce Başkanlık Sistemi dayattı. Ama, Kürtlerin desteği bile, Başkanlık Sistemli bir anayasayı kabul ettirmesi imkansız gibi. O halde, RTE için Çankaya’nın fazla önemi kalmadı.
Ama, Başbakan olarak, ülkeyi bu kez demirden bir başkan gibi yönetebilir. Zaten yönetmiyor mu diyebilirsiniz. Evet yönetiyor, ama yasal ve hukuki değil.. Anayasayı yasaları çiğniyor.. RTE, bu yasa ve yasa tasarılarıyla, üstelik tam bir polis ve istihbarat örgütü devleti ve hükümeti gibi, Başkanlık Sistemi’nden de öte, ülkeyi yasal zeminde yönetme yetkileri alıyor.
Evet yasal, ama Anayasa’nın ruhunu çiğnedikleri için hukuki değil... Anayasa’nın askıya alındığı bir dönem yaşıyoruz: Anayasa orada süs, Anayasa ile derinden çelişen yasalar yürürlükte ve uygulayıcısı da RTE..

“Batsın Böyle Gazetecilik”
Milliyet Genel Yayın Müdürü iken işine son verilen Derya Sazak’ın, Milliyet’te işten atma operasyonarına neden olan İmralı Zabıtları, Gezi ve 17 Aralık olaylarının perde arkasını anlattığı kitabı Boyut’tan çıktı. Sazak, “Bu kitap, Milliyet’e kurulan ‘kumpas’ın öyküsüdür” diyor. Milliyet’i bir tür iktidar yandaşı yapma serüveni. Gazetede ilk büyük patırtı, Öcalan ile BDP’liler araında yapılan İmralı görüşmelerinin zabıtlarının açıklanması üzerine kopmuştu. Bu gerçekten önemli bir gazeteciik başarısıydı ve gazeteci olan herkes, sonucu ne olursa olsun bunu yayınlardı..
Sazak diyor ki “herşeyi bütün çıplaklığıyla yazdım.” Kitabındaki olaylara, çeşitli gazetelerden yazarların geniş çaplı yazılarıyla destek almış. Kitabın sonuna da, tanınmış isimlerden iktidar-medya ilişkileri, yaşadığımız günlerin nitelikleri üzerine yazılarla karşılaşıyorsunuz.. Derya Sazak’ın kitabı, şüphesiz bu dönemin iktidar medya ilişkilerine, iktidarın medya üzerindeki büyük operasyonlarının anlaşılmasına yardımcı olacaktır; kitap basın tarihine düşülen önemli bir belgedir..
OKUR NOTU
Cemil Mirasoğlu: Milletin %60’ı aptal mı konusu Türkiye'nin önünü tıkayan en yalın gerçeğidir. Seçmenin %65-70'ini oluşturan Muhafazakar çoğunluk ile %30-35'ini oluşturan Aleviler, Kürtler ve aydınlarımız 90 yıllık Cumhuriyet döneminin yetiştirdiği Laikliği bir yaşam biçimi olarak benimsemiş kitlelerdir. Bu ayrışma tam bir kutuplaşmaya dönüştü.. DSP, muhafazakarlardan oy alabilen yapısı ile 2002 yılında yeniden şekillendirilen Türkiye'de el birliği ile yok edildi ve CHP yalnız bırakıldı. Muhafazakarlardan oy alabilecek ikinci bir parti olmadıkça da bu kilitin çözülmesi zor. Aziz Nesin'in %60 olarak kastettiği bu kitledir. Kanımca aptal olanlar, onların önüne CHP dışında seçenek sunamayan aydınlarımızdır.

--23 Şubat Pazar, 2014 / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder